Gerilimden Uzlaşıya: Toplumsal Mutabakat Mümkün Mü ?
- Umur Ozer
- 25 Mar
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 26 Mar

Toplumsal Mutabakat: Bu Süreçten Nasıl Çıkılır ?
Türkiye, siyasal ve toplumsal gerilimlerin derinleştiği kritik bir süreçten geçmektedir. Son dönemde yaşanan protestolar, iktidarın sert müdahale politikaları ve muhalefetin bu süreci nasıl yöneteceği meselesi gündemin merkezinde yer almaktadır. Ancak bu gelişmelerin ötesinde, en temel soru ülkemizin bu tür krizlerden bir toplumsal uzlaşı çerçevesinde çıkıp çıkamayacağına dairdir. Tarihsel perspektiften bakıldığında, kriz dönemlerinde belirli asgari müştereklerde buluşmanın mümkün olduğu görülmektedir. Peki, mevcut bölünme ortamında toplumsal mutabakat sağlanabilir mi ?
Mevcut Bölünme Ortamında Mutabakatın İmkânı Var mı ?
Türkiye’de siyasal ve toplumsal bölünme, tarihsel köklere sahip bir olgudur. 12 Eylül 1980 darbesi sonrası inşa edilen politik düzen ve bilhassa son 20 yılda derinleşen kutuplaşma, toplumsal mutabakatın önündeki en büyük engellerden biri olarak değerlendirilmektedir.
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e, geçiş sürecinde toplumsal dönüşüm, büyük oranda devletin belirleyici olduğu bir modernleşme paradigması çerçevesinde ilerlemiştir. 1950 sonrası çok partili hayata geçişle birlikte toplumsal fay hatları belirginleşmiş, 1970’lerde ise sol-sağ çatışmaları mutabakat arayışlarını gölgelemiştir. Günümüzde de benzer bir ayrışmanın, bu kez seküler-muhafazakâr ekseninde derinleştiği görülmektedir.
Özellikle medya, eğitim sistemi ve hukuk gibi devletin ideolojik aygıtlarının belirli bir siyasi eksen doğrultusunda şekillendirilmesi, ortak bir zemin bulunmasını güçleştirmektedir. Ancak geçmişteki deneyimler, siyasi kutuplaşmanın keskinleştiği dönemlerde dahi toplumsal uzlaşının mümkün olabileceğini göstermektedir. Örneğin, 1990’larda Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği perspektifi etrafında oluşan reform süreci, farklı kesimlerin ortak bir vizyon çerçevesinde bir araya gelebileceğini ortaya koymuştur.
Mutabakat Hangi Koşullarda Mümkün Olabilir ?
Toplumsal mutabakat, yalnızca belirli grupların değil, toplumun geniş kesimlerinin üzerinde uzlaşabileceği temel ilkeler çerçevesinde şekillenmelidir. Bu bağlamda, Türkiye’nin içinde bulunduğu kriz ortamında uzlaşının sağlanabilmesi adına bazı temel koşulların yerine getirilmesi gerekmektedir:
Hukukun Üstünlüğünün Tesisi:
Güçler ayrılığı ilkesinin yeniden tesis edilmesi, toplumsal güvenin inşasında hayati öneme sahiptir.
Ekonomik Adaletin Sağlanması:
2001 ekonomik krizi sonrası Kemal Derviş reformları, ekonomik istikrarın sağlanmasının siyasi dengeleri de nasıl değiştirdiğinin somut bir örneğidir. Bugün yaşanan yüksek enflasyon ve gelir dağılımı adaletsizliği, toplumsal mutabakatı zorlaştıran temel faktörlerin başında gelmektedir.
Basın ve İfade Özgürlüğü:
Bağımsız medya organlarının desteklenmesi, toplumun farklı kesimlerinin birbirini anlamasını sağlayarak kutuplaşmayı azaltabilir.
Siyasi Partiler Arası Diyalog:
2015’teki Dolmabahçe Mutabakatı, siyasi aktörler arasında diyaloğun nasıl bir etki yaratabileceğini gösteren önemli bir örnektir. Ancak bu süreç, bilahare iktidarın keskin bir dönüş yapması hasebiyle başarısızlığa uğramıştır. Bugün, siyasi partiler arasında asgari müşterekler etrafında bir iletişim kanalı oluşturulması ise zaruridir.
Sivil Toplumun Güçlendirilmesi:
2013 Gezi Parkı protestoları, toplumun farklı kesimlerinin ortak bir talep etrafında birleşebildiği nadir örneklerden biri olmuştur. Ancak güçlü bir sivil toplumun yokluğu nedeniyle bu hareket, sürdürülebilir bir mutabakata evirilememiştir. Sivil toplum kuruluşlarının daha aktif ve bağımsız hale gelmesi, mutabakat sürecinin güçlenmesine olanak tanıyacaktır.
Kimler Önderlik Edebilir ?
Siyasi Liderler: Kısa vadeli politik çıkarları aşarak, uzun vadeli toplumsal faydayı önceleyen bir perspektif geliştirilmelidir. Misal, 1971 muhtırası sonrası Demirel ve Ecevit’in farklı ideolojik konumlarına rağmen anayasal reformlar konusunda uzlaşmaya varmaları, siyasi liderliğin belirleyici rolünü ortaya koymaktadır.
Sivil Toplum Kuruluşları: Toplumun farklı kesimlerini bir araya getirebilecek mekanizmalar yaratmalıdır. 1999 Marmara Depremi sonrası ortaya çıkan dayanışma ruhu, ortak bir amaç etrafında birleşmenin mümkün olduğunu göstermektedir.
Bağımsız Medya: 1980’lerin sonlarında Özal döneminde liberal medyanın yükselişi, farklı fikirlerin tartışılabildiği bir ortam yaratmıştır. Günümüzde ise bağımsız medya organlarının desteklenmesi, toplumsal diyalogun yeniden canlanmasını sağlayabilir.
Gençlik Hareketleri: 1968 kuşağı veya 2000’lerin başındaki öğrenci hareketleri, gençlerin değişim dinamiklerindeki belirleyici rolünü göstermektedir. Türkiye’de gençlerin siyasetle ilişkisi zayıflasa da, olası bir mutabakat sürecinde kritik birer aktör olmaları, bugün itibariyle kaçınılmazdır.
Uluslararası Faktörler ve Dış Dinamikler
Türkiye’nin iç siyasi gelişmeleri, küresel dinamiklerden azade bir şekilde düşünülmemelidir. Örneğin, 2002 sonrası AB reform süreci, Türkiye’nin demokratikleşme yönünde önemli adımlar attığı bir dönem olmuştur. Ancak 2016 sonrası Batı ile gerilen ilişkiler, içerideki siyasi tansiyonu arttırmıştır. Türkiye’nin beynelmilel alanda ekonomik bağımlılık ilişkileri de, toplumsal mutabakat arayışlarını doğrudan etkilemektedir.
Toplumsal Mutabakata Giden Yol
Türkiye’de an itibariyle gerçekleşen protestolar, halkın mevcut yönetime yönelik tepkisini açıkça ortaya koymaktadır. Ekonomik kriz, hukuk sistemine duyulan güvensizlik ve ifade özgürlüğü üzerindeki baskılar, geniş halk kitlelerinde derin bir hoşnutsuzluk yaratmıştır. İktidar, güvenlikçi politikalarla bu dalgayı kontrol altına almaya çalışırken, muhalefet mezkur tepkiyi yönlendirmek adına sahiplenici bir pozisyon almaya çalışmaktadır. Binaenaleyh hasıl olan konjonktür, toplumsal mutabakatın önemini daha da artırmaktadır.
Günümüzde Türkiye’nin içinde bulunduğu kriz ortamından çıkışı ancak geniş bir toplumsal mutabakatın sağlanmasıyla mümkündür. Hukukun üstünlüğü, siyasi diyalog, ekonomik adalet ve özgürlüklerin genişletilmesi gibi temel ilkeler etrafında ortak bir vizyon oluşturulması elzemdir. Mevcut protestolar, toplumun farklı kesimlerinin ortak talepler etrafında birleşebileceğini göstermektedir. Ancak bu enerjinin sürdürülebilir bir toplumsal mutabakata dönüşebilmesi için güçlü liderlik, demokratik kurumların güçlendirilmesi ve sivil toplumun etkin bir şekilde sürece dahil edilmesi gerekmektedir.
Bugün atılacak adımlar, yalnızca mevcut krizi çözmekle kalmayacak, gelecekte benzer çıkmazların önüne geçilmesini sağlayacak uzun vadeli bir uzlaşı kültürünün inşasına da katkıda bulunacaktır.
Yorumlar